Didem Ataün |

Döviz Cinsinden Belirlenen AVM Kira Bedellerinde Sözleşmeye Aykırılık Sorunu

Olağanüstü şartlarda hukuk alanında en çok problem yaşanılan konular sağlık, iş (istihdam), kira, sözleşmeler, vergisel yükümlülükler ve anayasal haklar olmuştur. Bunu Covid-19 pandemisi zamanında da hepimiz yaşadık ve gördük. Zira, kişilerin tedavi olma, çalışma, barınma, yeme-içme, seyahat etme gibi temel anayasal hak ve özgürlüklerini kullanmaları böyle dönemlerde zorlaşmıştır. Keza, yine aynı dönemlerde kişilerin gerek özel gerekse kamusal alanda üstlendikleri yükümlülükleri yerine getirememeleri hayatlarını doğrudan etkilemiş hatta kimi zaman çekilemez hale getirmiştir.

Covid-19 pandemisinin etkisini yitirmediği ancak giderek azalttığını umduğumuz şu günlerde, döviz kurlarında yaşanan aşırı dalgalanmalar nedeniyle, yine kira sözleşmelerinin gerçek ve tüzel kişilerin ortak sorunu haline geldiğini görüyoruz. Bu konu ile ilgili sorunlar birkaç başlık altında değerlendirilebilecek olsa da bu yazımızda kira bedelini yabancı döviz kuru üzerinden ödeyen ancak artık istihdam yaratmakta zorlandıklarını ve giderek dolaylı bir iş gücü kaybına yol açtıklarını gözlemlediğimiz “basiretli tacirler”in bu yükümlülüğünü nasıl hafifletebileceğimizi değerlendireceğiz.

Pandemi döneminde kira bedelleri nedeniyle yaşanılan sorunlar üzerine talep üzerine yaptığımız bir araştırmada, işyeri kiraları bakımından bir tek Avusturya’nın özel düzenlemeye gitmeye gerek kalmaksızın kira bedellerini olağanüstü koşullar nedeniyle indirme imkânı verdiğini görmüştük. Zira bu kanunun 1096. Madde’sine göre, kiralanan yer, kira süresi boyunca herhangi bir zamanda kiracının kusuru olmaksızın kullanılamayacak hale gelirse, kiracı, kiralananı kullanamadığı dönem boyunca ve ölçüde kira borcu nedeniyle faiz ödeme borcundan kurtulmaktaydı. Yine Avusturya Medeni Kanunu’nun 1104. Maddesi uyarınca, kiralananın, salgın hastalık gibi olağanüstü durumlar nedeniyle hiç kullanılamaması veya faydalanılamaması halinde, kiraya veren, kiralananı eski haline iade etmekle yükümlü olmamakla birlikte kira borcu nedeniyle faiz talep edememekteydi. Dolayısıyla, işyeri kiraları bakımından, Avusturya kanunları, kiralanandan yararlanma oranı düştüğü nispette kiranın azaltılmasına imkân vermekte olduğundan bu konuda genel bir düzenlemeye gidilmemişti.

Covid-19 pandemisinin içinde bulunduğumuz dönemde artık bir mücbir sebep olarak nitelendirilemeyecek ve sözleşmeye olumsuz etkilerinden bahsedilemeyecektir. Zira, yaşamımız normale dönmektedir. Hele ki bir “basiretli tacir” seniz kira bedelini uyarlama hakkınız dahi olmadığı savunulmaktadır. Ancak, ortada, başka bir mücbir sebep yok mudur? Bilindiği gibi, hükümet kararları ya da bir kamu otoritesinin aldığı kararlar da mücbir sebep addedilebilmektedir. İçinde bulunduğumuz dönem her ne kadar dolarizasyon ile mücadele dönemi olarak tanımlansa da siyasi otoritenin, ekonomi alanında bir yöntem izlediği ve bu yöntemin sonunda da olumlu bir hedef elde etmeyi amaçladığı söylenmektedir. Peki bu ara dönemde, özellikle, döviz bazlı kira bedeli ödeyen “basiretli tacir”lere Avusturya Medeni Kanunu’nda olduğu gibi bir nefes aldırmak bizim Borçlar Kanunumuzun “aşırı ifa güçlüğü” başlıklı 138. Maddesi uygulanarak kira bedelinde indirime gitmek ve bunu kabul etmemenin Medeni Kanun 2/2 uyarınca öngörülen “hakkaniyet ilkesi”ne aykırılık teşkil ettiği iddia edilemez mi?

Zira, bu fıkra der ki “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”

ATAÜN LAW OFFICE